‘’Hayır’’ diyemiyorsanız bu yazımız tam size göre;

Hayır demek, toplumsal, ailesel baskı, değerler, inançlar ve öğretilerle şekillenen bir süreçtir. Çocuklar, genellikle itiraz etmemeyi, uyum sağlamayı ve onaylanmayı tercih ederek "Evet" demeyi öğrenirler. Ancak, "Hayır" demenin saygısızlık, itaatsizlik veya uyumsuzluk olarak değerlendirildiği bir çevrede büyümek, bu beceriyi zorlaştırabilir.
 
Kendi sınırlarımızı korumak ve stresten kaçınmak için "Hayır" demek önemlidir. Çocukken bu daha kolaydır, ancak toplumsal baskılar ve beklentilerle birlikte "Evet" demek alışkanlık haline gelebilir. Paulo Coelho'nun dediği gibi, herkese sürekli "Evet" demekten kaçınmalıyız.
 
"Evet" dediğimizde anlık ödüller alabiliriz, ancak uzun vadede bu, özsaygımızı, öz değerimizi ve özgüvenimizi zayıflatabilir. Başkalarını memnun etmek ve onların beklentilerini karşılamak adına sürekli "Evet" demek, depresyon, öfke kontrol sorunları ve ilişki problemlerine yol açabilir.
 
Hayır demek, başkalarının bize nasıl davranacağını belirler ve sınırlarımızı çizer. "Hayır" demenin zor olduğu durumlarda, nazik ve saygılı bir şekilde ifade etmek önemlidir. Bu, karşı tarafa incitici bir mesaj vermeden, sadece isteğimizin olumlu karşılanmadığını iletmek anlamına gelir.
 
Hayır demek alışkanlık haline geldiğinde, öz değerimizi korumamıza ve sağlıklı ilişkiler kurmamıza yardımcı olabilir. Ancak, sürekli "Hayır" demek de sürdürülebilir değildir. İnsanlar arasındaki ilişkilerde dengeyi bulmak önemlidir.
 
Sonuç olarak, hayır demek, kendimizi koruma ve sağlıklı ilişkiler kurma konusunda önemli bir beceridir. İsteklerimizi ve sınırlarımızı anlamak, nazik ve açık iletişim kurmak ve zaman zaman "Hayır" demeyi öğrenmek, ruhsal dengemizi korumamıza yardımcı olabilir.
 Neden Hayır Diyemiyoruz?
 
Yardımsever bir tutum, sevdiklerimize yardım etmeyi doğal bir davranış biçimi haline getirir. Ancak bu düşünce yapısı, hayır demeyi zorlaştırabilir. Eğer naif bir kişiliğe sahipsek, evet demek adeta tek seçeneğimiz haline gelebilir. Ne yazık ki, her "evet" cevabımız, karşımızdaki kişiyi daha fazla cesaretlendirir, taleplerinin sınırlarını genişletir. Sonuç olarak, özgürlük alanımız kısıtlanır ve bu durumu tolere etmek gittikçe zorlaşır. İşte tam da bu noktada, tehlikeli bir sınırın eşiğindeyiz.
 
Eğer kendi işlerimizi ihmal etmiş durumdaysak, bu durumda çizgiyi aşmışız demektir. Evet demenin kurbanı olarak, iş verimimiz düşer ve kendimize ayırdığımız zaman azalır. Bu durum, tükenmişlik sendromu belirtilerini yaşamamıza yol açar, iş motivasyonumuzu düşürür ve bir süre sonra kendi kendimize öfke beslemeye başlarız. Üstelik, bu süreç öyle sinsi bir şekilde gelişir ki, farkına varmak bile zor olabilir.
 
Neden hayır diyemediğimiz sorusuyla ilgili pek çok olası neden bulunmaktadır. Bu davranışımızın altında yatan sebepleri şu şekilde sıralayabiliriz:
 
- Bencil olarak algılanmaktan çekinme
- Bir gruba uyum sağlama çabası
- Hayır dediğimizde duyacağımız suçluluk hissi
- Kaba olarak nitelendirilmeme isteği
- Hayır demenin çatışma yaratma endişesi
- Evet dediğimizde takdir edilme düşüncesi
- Özel ilişkilerimizin bozulma korkusu
- Sosyal çevremizi genişletebilme düşüncesi
- İletişim problemleri yaşama endişesi
- Dedikodu yapılma korkusu
- Evet demeyi bir vefa borcu olarak algılama
- Özgüvenimizin sorgulanacağı düşüncesi
- İş ortamında fırsatları kaçırma korkusu
 
Bu nedenlerden dolayı, hayır diyememenin bir dizi olumsuz etkisi ortaya çıkabilir. Bu durum, stres, anksiyete, depresyon gibi psikolojik sorunlara yol açabilir. Ayrıca, fiziksel sağlığımız da olumsuz etkilenebilir, kronik yorgunluk yaşayabiliriz.
 
Hayır Diyememek Sağlığımızı Nasıl Etkiler?
 
Bir evet kelimesi bile hayatımızı olumsuz etkileyebilir. Verdiğimiz sözler, stres altına girmemize neden olabilir. Evet demeyi alışkanlık haline getirdiğimizde, bir sorumluluk bitmeden diğerini üstlenmeye başlarız. Bu durum, giderek büyüyen ve son bulmayan bir stresi beraberinde getirir.
 
Verdiğimiz sözleri yerine getirmek adına yaşadığımız çatışmalar, stresimizi kronikleştirebilir. Bu, psikolojik mobbing deneyimlememize neden olabilir. Kronik stres, ruh sağlığımızı bozar, anksiyete ve depresyon gibi sorunlara yol açabilir. Bu durumun en hafif etkisi ise kronik yorgunluk olabilir.
 
Eğer evet demek adına değerlerimizden taviz vermek zorunda kalırsak, suçluluk hissederiz. Stres, fiziksel sağlığımızı da olumsuz etkiler. Sinir sistemi ve sindirim sistemimiz öncelikli olarak etkilenir. Migren, gastrit, ülser gibi birçok sorunla karşılaşabiliriz. Bu yüzden doğru bir şekilde hayır diyerek, birçok problemin önüne geçebiliriz.
 
Nasıl Hayır Diyebiliriz?
 
Çoğu insan hayır diyemediği için sorunlar yaşar. Gereksiz koşuşturmalar, geri ödenmeyen borçlar, telaşlar hep hayır diyemememizin sonuçlarıdır. Bize evet dedirten kişiler bu konuda yetenekli ise, bir süre sonra ricalara dahi evet deriz. Hatta kendimize zarar vermeyi göze alarak sorumluluk üstleniriz. Angarya altında ezilirken değerlerimizden taviz vermemiz kaçınılmaz hale gelir.
 
"Hayır" demenin yolu, bu kelimeyi olumsuz algılanan bir ifade olmaktan çıkarıp, daha olumlu bir hale getirmektir. İletişim kurallarına göre ne söylediğimiz değil, nasıl söylediğimiz önemlidir. Sert bir üslupla hayır demek bizi sıkıntıya sokabilir. Oysa kibarca söylenen ve gerekçeleri izah edilen bir hayır, bizi sıkıntıdan kurtarabilir. Karşımızdaki kişiye anladığımızı ve empati kurabildiğimizi ifade etmek yararlıdır. Böylece bencil davranmadığımızı vurgulayarak karşımızdakini kırmamayı başarabiliriz. Örneğin, isteğini gerçekleştirmeyi çok istediğimizi, ancak zamanımızın olmadığını söyleyebiliriz.
                                                                                               Psikolog Sabiha Gökçen Saygılı